Atatütürkçülüğün en büyük özelliği akılcı ve bilimci davranış
ve zihniyeti yansıtmadır. Bunun anlamı dar ve kalıplarla değil akılcı,
bilimci , ve pragmatik (faydalı) bir yaklaşımla eğilmektir. Genel olarak bu
yaklaşımlarla insanların karşılaştığı her türlü sorunlara
çare bulmak için durum ve şartlar incelenip gerçeklere ve ihtiyaçlara
uygun bir karara vararak uygulamaya başlanır. Burada egemen olan unsurlar mantık
ve akıldır. Akılcılık insanların doğru
karara varması ve başarılı olması için sağlam fikirlere sahip olmalarını
ister. Fikirler anlamsız mantıksız boş sözlerle dolu olursa o fikirler
hastalıklıdır. toplumları harekete geçiren bir liderin düşünceleri görüşleri
bütün bireylerin yaşama ilkesine uygunsa bireylere mutluluk sağlayacak
nitelikteyse sürükleyici olur. Atatürkçülüğün gerçekleştirdiği bütün
eserlerinde sağlam düşünce akıl ve hareket vardır. Atatürkçülükte akılcılık
insan ilişkilerinde ve faaliyetlerinde kullanılmaktadır. Atatürk akılcılığa
bilim ve teknolojiye dayanarak Türk devletinin hayatını eğitim sistemini,
fikir hayatını , ekonomi hayatını ve bunların değerlerini, hedeflerini,
toplumsal ve hukuksal yapısını, yönetim esaslarını tespit etmiştir.
“Kitapların cansız teoriyle karşı karşıya gelen genç beyinler öğrendikleriyle
memleketin gerçek durum ve çıkarları arasında ilişki kuramıyorlar.
Dinleyici durumundaki kalıp hayata atıldıkları zaman bu ilişkisizlik ve
uyumsuzluk yüzünden tenkitçi karamsar milli şuur ve düzene uyumsuz kütleler meydana getirirler.
Atatürk bu sözüyle fikri gelişmenin teorisinde de akılcılığın gerçekçilik
yapıcılık ve maddi sonuçlar almak olduğunu
açıklamıştır. Sonuçta Atatürk
“Ben manevi miras olarak hiçbir ayet bırakmıyorum. Benim manevi
mirasım ilim ve akıldır. Benim Türk milleti için yapmak istediklerim başarmaya
çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler bu temel
eksen üzerinde akıl ve ilim rehberliğini kabul ederlerse manevi mirasçım
olurlar.”